SEDEF BATı SAKSı DIBINDE BIRIKEN SULARA DIKKAT! GüNDüZ SALDıRAN VE AGRESIF BIR TüR OLAN ASYA KAPLAN SINEğI TEHLIKE SAçıYOR

Sedef Batı

Türkiye'de ilk olarak 2011 yılında Edirne’de görülen ve yerleşik tür haline gelen Asya kaplan sivrisineğine bağlı yaşanabilecek olası riskleri, havaların ısınmasıyla birlikte tekrar konuşmaya başladık. Peki bu sivrisineklerle mücadelede biz vatandaş olarak neler yapabiliriz? Sivrisinek ısırığına bağlı yaşanabilecek olası hastalıklar nelerdir? Uzmanlarla konuştuk.

Sivrisinekler, yüzyıllardır yaydıkları hastalıklar nedeniyle tarihteki tüm savaşların toplamından daha fazla insanın ölümüne yol açtı. Dünyada her yıl sivrisinek kaynaklı hastalıklar sebebiyle yaklaşık 500.000 kişi hayatını kaybediyor. Bu rakam 1990'larda ve 2000'li yılların başında daha da fazlaydı.

Türkiye’de yaklaşık 60 kadar sivrisinek türü tespit edildiğini belirten Akdeniz Üniversitesi Fen Fakültesi’nden Prof. Dr. Hüseyin Çetin, bu türler arasında sıtma hastalığı taşıyıcı Anopheles cinsine ait bazı sivrisinek türleri, Batı Nil Ateşi hastalığı taşıyıcısı Culex cinsi bazı sivrisinek türleri ve son yıllarda tespit edilen Asya kaplan sineği olarak bilinen Aedes albopictus cinsi bazı sivrisineklerin tehlike potansiyeli taşıdığını belirtti.

Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Tonay İnceboz, Asya kaplan sivrisineğinin küresel ısınma nedeniyle dünyada yaygınlaştığını, insanlara bulaştırdığı hastalıkların viral olması, etkin bir tedavilerinin olmaması ve ölümlerin artıyor olması nedeniyle bu konuda dikkatli olunması gerektiğini söyledi.

GÜNDÜZ SAATLERİNDE SALDIRIYOR, BİRKAÇ KEZ KAN EMEBİLİYOR

Asya kaplam sivrisineğinin Türkiye’de ilk olarak 2011 yılında Edirne’de görüldüğünü, daha sonra Karadeniz, Marmara ve Ege bölgelerinde birçok ilde tespit edildiğini ve yapılan bilimsel araştırmalara göre ülkemizde Karadeniz ve Marmara bölgelerinde yerleşik türler arasına girdiğini belirten Çetin, insanlar için yüksek derecede patojenik virüslerin taşıyıcısı olabilen bu türün diğer sivrisineklerden farkını ve neden daha tehlikeli olduğunu şu sözlerle anlattı:

“Bu tür diğer birçok sivrisinek türünden farklı olarak gündüz saatlerinde saldırmayı ve kan emmeyi tercih eder. Oldukça agresif bir türdür. Diğer sivrisinek cinslerinin çoğu bir kere kan emer, yumurtlar ve ölür ancak bu sinek türü en az birkaç kez kan emebilir. Bu sebeple hastalık bulaştırma riski daha fazladır. Ayrıca bu sivrisineğin yumurtaları aylarca kuraklığa dayanabilir ve kış aylarını düşük sıcaklıklara dayanarak yumurta evresinde geçirir.”

 

Peki bu sineklerin üreme alanları nereler? Biz vatandaş olarak nelere dikkat etmeliyiz?

Prof. Dr. Hüseyin Çetin, her türlü durgun suda gelişebilen bu sivrisineklerin, içinde yağmur suyu veya temiz su birikebilen atıl durumdaki otomobil lastikleri, kovalar, bidonlar, süs havuzları, oyuncaklar, mezar başlarındaki suluklar, ağaç kovuklarında kendilerine üreme ortamı bulduklarını belirtti.

SAKSI ALTINDA BİRİKEN SULARA DİKKAT

Asya kaplan sineği dirençli bir tür olduğundan bir kap suda bile yumurtluyor. 

“Bu sivrisineklerin yayacağı hastalıklardan korunmak ve riski azaltmak için evlerimizde nasıl önlemler alabiliriz? Evimizin içinde riskli bir durumla karşı karşıya mıyız?” sorularını yönelttiğimiz Çetin, özellikle saksıların altında biriken sulara dikkat çekti:

“Bitkileri fazla sulayarak saksı altındaki tabaklarda su birikmesine neden oluyoruz. İşte o tabakların içinde biriken suyu haftada en az bir defa dökmeliyiz. Saksı altına da marketten alınan bir böcek ilacı aralıklarla püskürtülebilir.”

YUMURTLAMAK İÇİN KOYU RENKLİ ORTAMLARI TERCİH EDİYORLAR

Asya kaplan sivrisineğinin birkaç milimetre derinliğe sahip temiz su, yağmur suyu vb. bulunan her kaba yumurtlayabileceğini söyleyen Çetin, yumurtlamak için özellikle siyah, kahverengi ve kırmızı gibi koyu renlere sahip ortamları tercih ettiklerini vurguladı.

Çetin, ayrıca çevremizde içinde su birikebilecek türdeki ortamların üzerinin kapatılması ya da ters çevrilmesi gerektiğini, su biriktirilmesi gerekiyorsa bu türdeki kapların kapaklarının ya tam olarak kapatılması ya da ince tül veya benzeri bir malzeme ile örtülerek içinde sivrisineklerin yumurtlamasının engellenmesinin sivrisineklerle mücadelede etkin rol oynadığını sözlerine ekledi.

HAYVANLARIN SU KAPLARINI HAFTADA BİR DEĞİŞTİRİN

Hem evcil hayvanlarımız hem de sokak hayvanları için su kapları koyuyoruz. Bunlar da aynı şekilde riskli mi?

Kuş, kedi ve köpek gibi hayvanların su içebileceği kapların da haftada en az bir kez dökülüp temizlendikten sonra tekrar temiz su ile doldurulması gerektiğini ifade eden Çetin, ayrıca cam veya metal içecek kutuları içinde de sinek gelişimi olabileceğini, bu türdeki malzemelerin içinde su birikmesinin engellenmesi gerektiğini vurguladı.

BALKONLAR, ÇATI VE BODRUM KATLARI DA RİSKLİ YERLER

Aynı şekilde çatı katları, balkonlar ve bodrum katlarında su birikmesinin engellenmesi gerektiğinin altını çizen Çetin, bu ortamların belediye ekipleri tarafından kontrol edilmesinin güç olduğuna, bahçelerin kapıları kilitli olduğu için ya da saldırgan köpekler bulunduğu için belediye ekiplerinin kontrol ve ilaçlamada zorluk yaşayabileceğine, ayrıca zaman zaman ilaçlanması gereken yerlerin üzerine araçlar park edildiği için ekiplerin muhatap bulamayıp aracı çektiremedikleri için ilaçlama yapılamadığına dikkat çekti. 

ÖNEMLİ BİR HALK SALIĞI PROBLEMİNE NEDEN OLUYOR

Bu noktada iki önemli soru akla geliyor: Asya kaplan sivrisineğinin ısırığı, diğer sineklerden farklı mı olur? Hangi durumlarda hastaneye gitmemiz gerekir?

Sivrisineklerin dişilerinin nesillerini sürdürebilmek için insan kanı ile beslendiğini, Asya kaplan sivrisineğin sokmasından hemen sonra, kızarıklık, şişlik, ağrı, yanma ile birlikte alerjik reaksiyona neden olabileceğini belirten Prof. Dr. Tonay İnceboz, bazen de 6-12 saat sonra sivrisineğin soktuğu yerde gecikmiş yangısal reaksiyon meydana gelebileceğini belirtti. 

Bu yangı şikayetlerinin 3-4 gün sürebileceğinin ve bu sivrisineklerin alerjik reaksiyon ve bulaştırdığı hastalıklarla önemli bir halk sağlığı problemine yol açtığının altını çizen İnceboz, bu nedenle sivrisineğin bulaştırdığı hastalıkların görülmesi veya bu hastalıklara ait belirtilerin olması durumunda mutlaka tanı konulması için hastaneye gidilmesinin çok önemli olduğunu vurguladı.

DİĞER SİVRİSİNEK TÜRLERİNİN ISIRIKLARINDAN DAHA BELİRGİN

Asya kaplan sivrisineğinin özellikle gündüzleri saldırıp kan emmeyi tercih eden bir tür olduğunu yineleyen Çetin, her sivrisinek ısırığı acı verici olmasa da bu türün ısırıklarının diğer türlerinkine kıyasla daha belirgin olduğunu, çoğu sivrisinek ısırığının izinin normal koşullarda birkaç saat ile birkaç gün içinde kaybolduğunu ama eğer alerjik bir bünyeye sahipseniz ve çok sayıda sinek tarafından ısırıldıysanız mutlaka bir uzmana başvurmanız gerektiğini söyledi.

Prof. İnceboz, sivrisinek ısırığına bağlı yaşanabilecek olası hastalıkları şöyle sıraladı:

Batı Nil ensefaliti: Ateş, halsizlik, eklem ve kas ağrıları, görme bozukluğu, beyin tutulumu ile felç, koma meydana gelebilir.

Chikungunya virüsü: Ateş eklem ağrısı, baş ağrısı, döküntü sonrası ileri yaşlarda ölüme yol açabilir. Enfeksiyonu geçirildiğinde bağışıklık gelişir.

Sarı humma: Ateş, baş ağrısı, halsizlik, titreme ve eklem ağrısı yer alır. Daha sonra karaciğer yetmezliği, idrarda azalma, epileptik nöbetler, kanama ve kalp atım sayısında değişikliklerle ölüm görülebilir.

Dang humması: Yüksek ateş, baş ağrısı, cilt döküntüleri, lenf bezlerinde şişlik, eklem ağrıları ve epileptik nöbetler gibi belirtilerle kendini gösterir. Enfeksiyon geçirildiğinde bağışıklık gelişir.

Zika virüsü: Ateş, baş ağrısı, gözlerde kızarma, kusma, döküntü, kas ve eklem ağrısı gibi belirtiler ile kendini göstermektedir. Riskli bölgeye giden kadınların 6 aydan 1 yıla kadar hamile kalmamaları ön görülmektedir. Gebeliği olanların da bu bölgeye seyahat etmeleri önerilmez. Zika virüsü ile anne adayının hasta olması durumunda bebeklerin yaşam süresini kısaltan virüs, beyin fonksiyonlarında bozukluklara ve bebek ölümlerine neden olabilir. Zika virüsü cinsel yolla da bulaşabilir.

Prof. Dr. Tonay İnceboz, bu sivrisinek türünün bulaştırdığı hastalıkların Türkiye’de görülme sıklığını da bizlerle paylaştı.

Batı Nil humması: Afrika, Asya, Amerika, ve Avrupa’da birçok ülkede görülür. Türkiye’de de Akdeniz, İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Marmara bölgelerinde saptanmıştır. 2010 yılında 47 olgu, 10 ölüm, 2011 ve 2012 yılında 5 olgu, 2013 yılında 3 olgu, 2014 yılında 2 olgu, 2018 yılında 26 olgu, 3 ölüm, 2019 yılında 10 olgu görüldükten sonra, resmi verilere göre bildirilen olguya rastlanmadı.

Zika virüsü: İlk kez insanlarda 1954'te Nijerya'da görülmüş, 2010 yılından bu yana 30 kat arttı. Dünya Sağlık Örgütü, 33 ülkede görülen Zika virüsünün özellikle Güney Amerika’da yayılmaya devam ettiğini açıkladı. Virüsün Afrika, Güneydoğu Asya, Pasifik Adaları, Orta ve Güney Amerika'da görüldüğü, 2016 yılında virüsün 4 milyon kişiye bulaşabileceği bildirildi.

Küba’dan Türkiye'ye gelen 4 kişide Zika virüsü tespit edildiği bildirilmişti ancak resmi verilere göre, yerli bir Zika virüsü vakası bulunmuyor.

2023-05-30T12:00:42Z dg43tfdfdgfd